21 Kasım 2014 Cuma

Heyecanlı bir tarih yolculuğu

Crytek, bu sefer bizi ‘Ryse: Son of Rome’ ile egzotik ormanlardan çıkarıp heyecanlı bir tarih yolculuğuna sürüklüyor.

 

Ryse: Son of Rome, gerçek tarih ile alternatif öğelerin yoğrulmasıyla ortaya çıkan bir hikâyeye sahip. Roma’yı bir imparatorluğa dönüştüren İmparator Augustus’un üyesi olduğu Iulius-Claudius Hanedanı’nın son üyesi İmparator Nero döneminde bir lejyon olan Marius Titus’un başından geçen olaylara tanıklık ediyoruz. Roma lejyoneri Marius başına gelenler sonucu sorgulamaya başlıyor. Gerçekler ile yer yer paralellik taşıyan ama çoğu zaman fanteziye kaçan oyun, Roma’nın Barbarlar (Britonlar) tarafından işgali ile başlıyor.
GERÇEKÇİ DETAYLAR

Öncelikle atmosfere değinmek istiyorum. Zira oyun açılır açılmaz gözlerinize cümbüş yaşatan oyunda Roma’nın tam göbeğindeyiz. Bir tarafta İmparatorluk sarayı diğer tarafta Kolezyum var! Her taraftan dumanlar yükseliyor, yüzlerce Roma lejyonu ve barbarların birbiriyle çarpıştığını görüyorsunuz.

Masaüstü bilgisayarı cebe sığdırdı


İzmirli genç bilim insanı Onur Keskin, dünyada yeni yeni gelişen "tek kartta bilgisayar" sistemiyle örneğine çok az rastlanan bir ürün geliştirdi. Masa üstü bilgisayarların kasasını cebe girecek boyutta küçülten Keskin'in geliştirdiği ilk ürünler enerji sektöründe kullanılmaya başlandı. Ev ve ofis kullanımının yanında akıllı trafik sistemleri gibi hayatın bir çok alanında da kullanılabilecek bilgisayar, yerli işletim sistemi ile ülke güvenliğine de katkı sağlayabilecek.


Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Mekatronik Mühendisliği bölümünde doktorasını yapan 29 yaşındaki Onur Keskin'in akademik bir çalışma sırasında incelediği ve "daha iyisini yaparım" diyerek başladığı proje, başarı hikayesine dönüştü.

Rüzgar ve güneş enerjisi santralleri kurmak için gereken hava ölçüm ve kayıt sistemlerini geliştirmek üzere çalışmaya başlayan Keskin'in geliştirdiği bilgisayar, ABD'de düzenlenen konferansta başarılı bulununca ilk yerli "tek kartta bilgisayarın" üretim macerası da başladı.

Eşi Fulya Keskin ile birlikte Dokuz Eylül Teknoloji Geliştirme Bölgesi'ndeki kuluçka ofisinde çalışmaya başlayan Keskin'in tasarladığı ilk bilgisayarlar, mevcut ürünlere göre çok daha üstün özelliklere sahip olması nedeniyle enerji şirketlerinin dikkatini çekti. Yılbaşından itibaren satışına başlanacak sistemin tüm dünyada yenilenebilir enerji yatırımlarında tercih nedeni olacağı belirtiliyor.

Genç bilim insanı Keskin'in ürettiği yeni bilgisayar, sadece enerji ölçümünde değil hayatın her alanını etkileyecek yenilikçi bilgisayarın doğmasına neden oldu. Keskin, AA muhabirine yaptığı açıklamada enerji ölçümü için ürettiği bilgisayarın aynı zamanda ilk yerli "tek kartta bilgisayar" olduğuna dikkati çekti.

"Tek kartta bilgisayar" kavramının dünyada yeni yeni geliştiğini, bir masa üstü bilgisayarın kasasında bulunan tüm bileşenlerin tek bir kart üzerinde sabit olarak tasarlanması sayesinde cihaz boyutlarının küçülebildiğini ifade eden Keskin, enerji tasarrufu ve güvenlik açısından diğer sistemlere göre daha avantajlı olan bu bilgisayarların hayatın her alanına kolaylıkla girebildiğini söyledi.

İnsanlığın gelecekte sık kullanacağı akıllı ev ve şoförsüz otomobil gibi teknolojilerin de tek kartta bilgisayar teknolojisi üzerine kurulu olarak geliştiğine dikkati çeken Keskin, geliştirdikleri bilgisayarın klasik masa üstü bilgisayarla aynı işlevi gördüğünü ancak cebe girebilecek boyutta ve taşınabilir olduğunu söyledi.

Cepte taşınabilen bilgisayarın televizyon gibi herhangi bir ekrana bağlanarak çalışabildiğini, bir masa üstü bilgisayarla aynı işlevi görebildiğini anlatan Keskin, Linux işletim sistemiyle kurgulanan bilgisayarın yerli işletim sistemi Pardus ile çalışması için çalışmaların devam ettiğini ifade etti.

Geliştirdikleri bilgisayarların diz üstü bilgisayarlara rakip olmayacağını, daha geniş bir kullanım amacına hizmet edeceğini ifade eden Keskin, "Örneğin otomobillere yerleştirilecek bilgisayarlar sayesinde araçların birbiriyle haberleşmesi sağlanabilir. Bu hem kazaların önlenmesi hem de trafik sıkışıklığının giderilmesinde yardımcı olabilir. Benzer bilgisayarlarla akıllı trafik sistemlerinin kurulması için çalışmalar devam ediyor. Bu konuda biz de çalışma yapıyoruz" dedi.

Ülke güvenliği için

Keskin, ülkelerin gizli belgelerinin internette yayınlanması skandallarının ardından bilgisayar güvenliğine ayrı bir önem verildiğini, tek kartta bilgisayarların daha güvenli olmasıyla artık daha fazla tercih nedeni olduğunu ifade etti.

Daha önce bilgi güvenliğinin sadece güvenlik yazılımlarıyla sağlanabileceğinin düşünüldüğünü ancak donanımdaki güvenliğinin de öneminin anlaşıldığına dikkati çeken Keskin, şöyle konuştu: "Artık tüm ülkeler kendi bilgisayarlarını geliştirmek üzere çalışma yürütüyor. Yaşanan güvenlik skandalları bilinçsizce yurt dışına bağlı olmanın ne kadar zararlı olduğunu gösterdi. Türkiye olarak biz de özel güvenlikleri içinde barındıracak sistemler geliştirmek zorundayız. Geliştirdiğimiz bilgisayar bu ihtiyaca yanıt verebilecek durumda. Ulusal işletim sistemimiz Pardus'u kullanma hedefimiz var. TÜBİTAK ve Pardus ekibiyle görüşmelerimiz devam ediyor. Onlar da bize destek oluyor. Yerli donanım ve yerli işletim sistemi barındıran cihazlar yapmayı planlıyoruz. Mevcut tasarımımız Linux işletim sistemiyle bir kaç içinde piyasaya çıkmış olacak. Ancak özellikle kamu sektöründe kullanımı için Türkiye'ye özel bir bilgisayar geliştirmek üzere çalışmaya devam edeceğiz."

Türkiye'nin uzay araştırmaları yapma hedefinin bulunduğuna da işaret eden Keskin, bu araştırmalar için yerli donanım ve yazılımların geliştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu sözlerine ekledi.

24 Ekim 2014 Cuma

Ebola virüsü bilgisayara bulaşmaya başladı

Gün geçmiyor ki hacker'lar kullanıcıların bilgisayarlarını ele geçirmek için yeni yöntemler geliştirmesin. Bu kez ise yine çok konuşulan bir konuyu, Ebola virüsünü ele alan hacker'lar, bilgisayarlara Dünya Sağlık Örgütü 'nü kullanarak bir e- posta gönderiyor.


E-posta dışarıdan göründüğünde resmi bir yazışma diliyle yazıldığından kullanıcılar ilk anda tehlikenin farkına varamıyor. Ekteki dosyada Dünya Sağlık Örgütü'nün Ebola'ya karşı insanların neler yapabileceği, nasıl güvende kalacağı 'güya' yazıyor. Ancak işin aslı böyle bir dosya yok!

Kullanıcılar dosyayı açtığı anda aslında Ebola adı altında yeni geliştirilen bir virüsü bilgisayarlarına kabul ediyor. Bu şekilde hacker'ların binlerce bilgisayarı kontrol etmeye başladığı düşünülüyor.

23 Ekim 2014 Perşembe

MacOS X 10.10 Yosemite Yayımlandı! Hemen İndirin

Apple kullanıcılarının merakla beklediği ve geçtiğimiz Haziran ayında düzenlenen WWDC 2014 etkinliğinde, MacOS X 10.10 Yosemite’in duyurusu gerçekleştirilmişti. iOS ve MacOS uygulama/yazılım geliştiricileri için indirilebilir olan iOS 8 iPhone 6’ların tanıtım günü, MacOS X Yosemite ise bugün itibariyle artık tüm kullanıcılar tarafından güncellenebilir oldu.


Mac App Store’da yayımlanan ve güncellemeye açılan MacOS X 10.10 Yosemite, bir önceki sürüm OS X 10.9’a benzerliğiyle dikkat çekiyor. Özellikle de ücretsiz güncellenebilir olmasıyla. iOS 6’dan sonra iOS 7’nin tamamen Radikal değişikliklerle kullanıcısını şaşırtan Apple, bu kez de hedef kitlesi olarak Mac kullanıcılarını seçmiş görünüyor.

Tepeden tırnağa değişen tasarımıyla dikkat çeken MacOS X 10.10 Yosemite, az önce benzetmelerde bulunduğumuz iOS 7’nin çizgilerini taşıyor. Beta sürümlerinde göstermeyen grafik değişiklikleri, final sürümde geliştiricileri de şaşırttı. iOS 8 ile ileri seviye bir eşzamanlanma ve iletişim sağlayacağı paylaşılan Yosemite ile, artık iPhone’unuzu bir yerde unutsanız dahi mesajlaşma, telefon görüşmelerinizi vs. işlerinizi Mac’inizde yapabileceksiniz.

Yerleşik Apple uygulama ve yazılım ürünlerinin tamamında gösteren radikal değişiklikte Spotlight aramaları, Safari, Handsoff, iCloud Drive, Phone, SMS, Instant HotSpot gibi birçok yenilik de yer alıyor. Mac App Store’da ücretsiz olarak kullanıcıya sunulacak işletim sistemine Pages, Keynote ve Numbers “Office” uygulamalarının da bulunduğu iWork paketi de dahil edilmiş.

Büyüme bilim ve teknoloji üretimiyle olur


Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, insana yatırım yapan, bilim ve teknoloji üreten ülkelerin ekonomik büyümelerini de sürdürülebilir hale getirmeyi başardığına işaret etti.

TÜSİAD, STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics / Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) eğitiminin önemini ve STEM işgücüne duyulan ihtiyacı vurgulamak için zirve düzenledi. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Dinçer, teknolojik gelişmenin, ekonomide bilginin ağırlığının artmasında, hem mikro planda bireylerin hayatını, hem de makro planda ülkelerin ekonomik performansını çok yakından etkilediğini belirtti.

İnsana yatırım yapan, bilim ve teknoloji üreten ülkelerin ekonomik büyümelerini de sürdürülebilir hale getirmeyi başardıklarına dikkat çeken Dinçer, "Ekonomik gelişmişlik ve kalkınma seviyesi ile inovasyon ve teknoloji yaratma kapasitesi arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu görüyoruz" dedi ve ekledi:



"Ülkemizin de Sanayi Strateji Belgesi’nde, sanayinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilmesi, dünya ihracatından daha fazla pay alacak şekilde yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretilmesi bir vizyon olarak ortaya kondu. Gerçekten de, teknoloji ithal ederek, cari açık problemini sürekli yaşayarak, orta gelir tuzağına takılı kalarak 21. yüzyılın rekabet koşullarında ayakta kalmamız mümkün değil."

"EĞİTİM, KALKINMANIN EN TEMEL TAŞIYICI UNSURU"


Haluk Dünçer, sürdürülebilir büyüme ve kalkınma için en büyük itici gücün insan gücü olduğuna dikkat çekerek, "2041 yılında çalışma çağındaki nüfusumuzun 65 milyona ulaşması bekleniyor. Bu potansiyelimizi en iyi şekilde değerlendirebilmemiz için ne yapmamız gerektiği aslında çok açık ve net. Eğitimin, kalkınmanın en temel taşıyıcı unsuru olduğunun altını her zaman kuvvetle çiziyoruz" dedi ve şöyle konuştu:

"Bugün ise, özel olarak, ’fen, teknoloji, mühendislik, matematik’, yani İngilizce kısaltmasıyla STEM konusunda eğitimin ve STEM işgücünün önemini vurgulamak istiyoruz. Çünkü STEM eğitimi ve işgücü, bilgi ekonomisinin olmazsa olmazıdır. Uluslararası karşılaştırmalara baktığımızda, öğrencilerimizin fen ve matematik becerilerinin geride kaldığını görüyoruz. Ülke olarak, inovasyon ve rekabetçilik endekslerinde de iyi bir konumda sayılmayız. Hem eğitimin niteliğinin yükseltilmesi hem de teknoloji ve inovasyon kabiliyetinin gelişmesi için, enerjimizi, kaynaklarımızı STEM alanına odaklamanın çok doğru bir tercih olacağına inanıyoruz."

"DÜŞÜNEN VE PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ YÜKSEK BİREYLER"

Sözlerini, "Bilimin ana motivasyonu ’merak’" diye sürdüren Dinçer, çocukların doğasında olan merakın, hayalgücünün, soru sorma ve sorgulama isteğini nasıl canlı tutmanın, öğrenme ve öğretme süreçlerinin, çocukların potansiyelini açığa çıkamanın önemine dikkat çekti ve ekledi:

"STEM konusundaki becerilerini artırarak yaratıcı, analitik, eleştirel düşünen ve problem çözme becerileri yüksek bireyler yetiştirebilmeliyiz. Fen, matematik, mühendislik ve teknoloji alanlarını birbirinden tamamen bağımsız ele almak aslında eksik bir yaklaşım olur. Bu alanların her biri, bir diğeri ile çok yakından bağlantılı. Bir alan bir diğerinde kullanılır ve onu geliştirir. Dünyamızı değiştiren buluşlar, yenilikler bu interdisipliner yaklaşımdan doğmaktadır. Eğitim sistemimizde STEM konusunu, birbirinden kopuk değil, disiplinlerarası bir yaklaşımla, birbirleriyle içe içe geçecek şekilde sunabilmenin, öğrencilerimizi hayata en iyi şekilde hazırlayacağını düşünüyoruz. STEM’in hayatla doğrudan ilişkisini öğrencilerimizin zihinlerinde canlandırabilmek için sadece eğitimcilerimize değil, iş dünyasına da önemli görevler düşüyor. STEM alanında okullarla işbirliği geliştiren, öğrencilerin ve öğretmenlerin bilim ve teknolojiyi etkili kullanabilmelerini sağlamak için yatırım yapan, öğrencilere staj imkanı sağlayan, tez çalışmalarına destek olan ve kız çocuklarını teknoloji alanında kariyer seçmeye teşvik eden programlar organize eden firmalar olduğunu görüyoruz ve bundan memnuniyet duyuyoruz."


"EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIYACAK"

Haluk Dinçer, yapılanlarla yetinmenin mümkün olmadığını, mevcut iyi örneklerin hem sayısını hem de kapsayıcılığını artırılması gerektiğini belirterek, "STEM bilgisinin iş hayatında ne şekilde karşılık bulduğunu uygulamalı biçimde gösterebilirsek, öğrencilerin STEM’e ilgilerini de artırabiliriz. Özel sektör-eğitim kurumları-kamu kesimi arasındaki işbirliği fırsatlarının geliştirilmesi STEM alanında görev yapan eğitimcilerimizin de güncel bilgiye erişimini kolaylaştırarak eğitimin kalitesine olumlu yansıyacaktır" dedi.

"AR-GE’NİN TABANA YAYILMASI KONUSUNDA HIZIMIZ YETERLİ Mİ?"

STEM alanında eğitim almış nitelikli insangücünü yetiştirebilmenin önemli olduğunu aktaran Dinçer, şunları söyledi:

"Ama yeterli değil. STEM insangücünü, ülkemizde tutabilmek, ülkemize katkısını maksimize etmek için uygun ortamı da sağlamamız gerekiyor. Kıymetli bilim insanlarımızın ülkemiz üniversite ve araştırma merkezlerinde araştırmalarını yapabilmesi için onlara en iyi imkanları ve özgürlüğü sunabiliyor muyuz? Araştırma-Geliştirme’ye yatırım yapan firmaların sayısının artması ve Ar-Ge’nin tabana yayılması konusunda hızımız yeterli mi? Bilimsel bilginin ekonomiye yansıması için şart olan üniversite-sanayi işbirliğinde zincirleri ne zaman tam anlamıyla kırabileceğiz? STEM konusunda yetişmiş insan kaynağımızın ülkemizin kalkınmasına hizmet edebilmesi için bilim üreten ve iş üreten kurumlarımızın da üzerine düşen sorumluluklar olduğunu görüyoruz."

"POLİTİKA YAPICILARIN STEM’i ÖNCELİK HALİNE GETİRMELERİNİ BEKLİYORUZ"

Dinçer, geleceğin ekonomisinin, bilgi ve inovasyonun üzerinde şekilleneceğini ve STEM becerilerinin hemen tüm alanlardaki işlerde gerekli olacağını belirterek, "STEM, herkese lazım diyoruz" dedi.

Dinçer, "STEM eğitimi, ülkemizin geleceğine yapılan en kıymetli yatırımdır. STEM işgücü, ülkemizi teknoloji ve inovasyonda ilerletecek en önemli güçtür" dedi ve şöyle devam etti:

"Bu anlayışla STEM’in önemi konusunda farkındalığı yükseltmeli, eğitimde enerjimizi gençlere sağlam bir STEM altyapısı kazandırmaya odaklamalıyız. Bu çağrımızın muhatapları birden çoktur; en başta politika yapıcıların STEM konusunu öncelik haline getirmelerini bekliyoruz. Eğitimciler, iş dünyası ve öğrenciler olarak da hepimizin elimizi taşın altına sokması gerekli. Biz TÜSİAD olarak, bu etkinlikle başlattığımız çalışmalarımızı sürdürecek, STEM konusunda eğitim-iş dünyası arasındaki ilişkiyi güçlendirmeye gayret edeceğiz. Bugün, çok değerli konuşmacılarımızın katılımı ile gerçekleştireceğimiz etkinliğimizin, konunun enine boyuna tartışılmasının sağlayacak önemli bir fırsat olduğunu düşünüyoruz."

22 Ekim 2014 Çarşamba

Twitter'da alışveriş dönemi başlıyor

Twitter, satın alma tuşunu ABD’li kullanıcılar için 2015’in başında hayata geçirecek.

 

Twitter’ın geçtiğimiz ay test etmeye başladığı satın alma tuşu, 2015’in ilk çeyreğinde ABD’de aktif hale gelecek. Twitter‘ın bazı şirketler, kar amacı gütmeyen organizasyonlar ve ünlüler ile denediği satın alma tuşu, tek bir tweet aracılığıyla satın alma veya bağışta bulunma imkanı sunacak.

Venture Beat sitesinin verdiği bilgiye göre, satın alma tuşu ilk olarak ABD’de, 2015’in ilk çeyreğinde sunulacak. Twitter, Eylül başında yaptığı açıklamada tuşun test edilmesi aşamasında firmalarla anlaşma yapıldığını belirtmiş, an

Google Bing'i hiç "takmıyor

Google, en büyük rakibi olarak bilinen Bing'i "takmadığını" böyle gösterdi; gerçek rakibini açıkladı.

Google'ın başkanı Erich Schmidt, Almanya'da Google'a karşı oluşan "tekel" tepkisi üzerine, Alman halkını yatıştırmak amacıyla şu sıralar Almanya'da bulunuyor ve Google'ın misyonunu anlatmaya çalışıyor. Almanlar, Google'ın kendine rakip gördüğü Avrupa'lı firmaları arama sonuçlarında aşağıya ittiğini veya sonuçlardan çıkardığına inanıyor.

Schmidt ise bunun doğru olmadığını ve Google'ın tüm rakiplerine tarafsız davrandığını vurguluyor. Söz rakiplerden açılmışken Schmidt ilginç açıklamalarda da bulundu. Herkesin Google ile Bing arasında bir rekabet bulunduğunu düşünmesine rağmen Google'ın Bing'i veya Yahoo'yu ciddi bir rakip olarak görmediğini ama arama konusunda Amazon'dan çok çekindiklerini itiraf etti. Kullanıcıların bir şey satın almak istediklerinde Amazon'da arama yapmaya alışkın olduklarını ve bunun da Google için önemli bir rekabet oluşturduğunu anlatan Schmidt, bu argümanla Almanları ikna edebildi mi bilinmez ama Google hakkındaki önemli bir sırrı açık ettiği kesin.